Bambaşka dünyalarda yaşıyoruz gerçekten. Zamanında bir Dire Straits klasiğinden dinlemiştik, "çok farklı dünyalar var ama bizim bir tane var" diye. İşte ben de geçtiğimiz hafta bu e pluribus unum içerisinde bambaşka bir dünya olan Gana'ya gittim. Uçakta sıkkın sıkkın 7 saat 30 dakikayı nasıl geçireceğim diye düşünürken bu filme rastladım ve ismi ilgimi çekip izlemeye başladım. Konusu kısaca "başka bir dünyada başka bir kendinizle karşılaşsanız ona ne derdiniz?". Ama filmin işlenişinde bundan daha fazlası mevcut. Hatta bu karşılaşma mevzusu ile ilgili filmde güzel bir sekans da mevcut ancak ne olduğunu, nasıl olduğunu, nerede olduğunu keyif kaçırmamak için belirtmiyorum burada. İzleyince anlaşılacak. Aslında 2 karakter üzerine kurulu. Birisi "bir gözü kalk gidelim diyor öteki otur yerine bok yeme" ekolünden Brit Marling diğeri de Lost'ta Ethan karakteriyle aşina olduğum William Mapother. Şahsen özellikle ablamızın performansı beni çok etkiledi. Kendisine en güzel ağlayan aktris onur ödülünü verdim gitti.
Gerçekten çok etkileyici bir film olmuş. Bilimkurgu soslu bir drama. Aslında bilimkurgu demeye dilim varmıyor. Karşımızda olan tam anlamıyla bir gövde gösterisi. Gerek konusu, gerek bunun işlenişi, gerek oyunculuklar, gerekse vurucu finaliyle beni uçakta kalan 6 saatimde rüyalar aleminde bambaşka bir dünyaya sürükleyen bir güzelleme. İzleyin, izletin.
Gerçekten çok etkileyici bir film olmuş. Bilimkurgu soslu bir drama. Aslında bilimkurgu demeye dilim varmıyor. Karşımızda olan tam anlamıyla bir gövde gösterisi. Gerek konusu, gerek bunun işlenişi, gerek oyunculuklar, gerekse vurucu finaliyle beni uçakta kalan 6 saatimde rüyalar aleminde bambaşka bir dünyaya sürükleyen bir güzelleme. İzleyin, izletin.