Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

18 Kasım 2011 Cuma

tarihten yapraklar 2

Bir diğer aklıma gelen konu Fransız düşünce dünyasında Voltaire J.J. Rousseau kapışmasıdır.

Bugün olsa bir çok magazin programına malzeme olabilecek bir kapışmadır bu.


Tartışamayı bel altından vurmaya kadar getiren, huysuzluğundan ne yapacağını bilemeyen Voltaire'dir.Rousseau Emile'i ve Toplum Sözleşmesini yazmayı bitirmiş, 1762'nin o sıcak bahar ve yaz günlerinde bu iki yapıt dünya kamuoyuna ulaşmaya başlamıştır. Ne var ki kısa bir süre sonra "halkı kin ve düşmanlığa açıkça teşvik etmek", "dini değerleri küçültmek"gibi suçlamalarla karşılanan bu yapıtlar Rousseau'yu memleketinden koparmıştır. Kendini bugünkü İsviçre topraklarındaki Neuchatel'de bulan Rousseau orada da yıllar sonraki 28 ekim 1988 Neuchatel Xamax Galatasaray maçını hissetmişcesine iç huzuruna kavuşamaz. Ancak konumuz açısından düşünürsek bunun asıl nedeni Voltaire'dir tabi ki. "Şimdi ben ayrıldım Fransa'dan bu gıcık herif arkamdan atar tutar çevresindekilere" düşüncelerinden kurtulmak için kendini dağa taşa vuran, botaniğe veren bu insan evladı en büyük darbeyi Voltaire'in 1764'te Fransa'da bir kitapçık yayımlaması ile yer.

Günümüz magazin diliyle:

olay! olay! olay!

şok açıklamalar!
niteliğinde bi bildiridir bu. Söz konusu bildiride Rousseau'nun, eşinden olan çocuklarını bakımhanelere bıraktığı ve onlarla doğduktan sonra hiç ilgilenmediğini bildirir Voltaire efendi. Ancak bu bildiride dikkat çeken bir nokta daha vardır ki aslında isimsiz olarak yayımlanmıştır. Yani voltaire "ben yazdım bunu arkadaş" etiketini yapıştırmaz bildiriye. Bu da tartışmanın ne denli karalama boyutlarına vardığını belirten önemli bir husustur.

Nihayetinde daha 10 sene evvel yollarına güller dökülen Rousseau  bu bildiri sonrası evi taşlanan bir birey oluvermiş, tutucu kesimlerin de gazlamasıyla "merhametsiz, hain" yaftalarına layık görülmüştür. Artık bunalım geçirecek denli kötü bir ruh haline bürünen Rousseau'ya bu tartışmada kucak açan ise Britanya topraklarından bir cengaver, David Hume olmuştur. Ancak Voltaire'den ağzı yanan Rousseau "yok arkadaş bu filozof milletine güven olmaz" yaklaşımıyla ona da önyargılı yaklaşmış onunla da bozuşmuş, yapayalnız, hak etmediği halde kavgacı, huysuz, soğuk sıfatları yakıştırılarak ölmüştür.

Ha sonra ne olmuştur? Yıllar sonra bir çok filozofa ilham kaynağı olmuş, Fransa kralı xvi. Louis bile "aman abim eşitlik özgürlük kardeşlik tabi" demiş, üç renkli kokartı can havliyle alıvermiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder